Gitmek.
Öylece çıkmak yola.
Hiçbir şey almadan yanıma.
İki gün önce giydiğim gömlekle,
Bir haftalık pantolon ayağımda,
Dalgın dalgın çıkmak sokağa.
Vakit ne bilmeden,
Tıpkı eski günlerdeki gibi,
Hayal ederek…
Gitmek.
Heybemde bütün yorgunluğum,
Ellerimde tozlu yıpranmış yıllarım,
Yan yana biriktirdiğim karşılıksız aşklarım,
Hepsi ağıt yakıyor sahte göz yaşlarıyla,
Omuzlarını silkerek…
Gitmek.
Bir tarafta beni üşüten gülmeler,
Öte yanda beni ısıtan kaçamaklar,
Duvarımda solmuş boyalı, kara çalan yazılar.
Hepsi üşüşmüşler buluttan tenime,
Lime lime çığlıklarımı keserek.
Gitmek.
Umursamaz bedenleri bırakıp ardımda,
Taşımadan bana yük boş yürekleri sırtımda,
Anılarım bana yeter attığım her adımda,
İnce ince yağan yağmurlarda,
Ağır ağır yürüyerek…
Gitmek.
Vaktin kaçıncı kez geçtiğine bakmadan,
Yeri belirsiz inilecek son durağı sormadan,
Belki umuduyla yaşadığın kapıları çarpmadan,
Serinleten rüzgarlara aldırmadan,
Islık çalıp gülerek…
Gitmek.
Ama gündüz ile akşamın arasında,
Gündüzün kapıları kapanmadan,
Güneş daha tam kaybolmadan,
Yankılanacak Hicaz makamından,
Ezana biraz kala.
Tanıdık tanımadık kalabalığa aldırmadan,
Bulunmak keyfe keder ya da gönüllü,
Bıraktığın izlerin toplamıdır dost canlara,
Üstü açık ya da kapalı o avluda,
Açık ya da kapalı bir havada,
Son namazı bekleyerek…
Gitmek.
Dualarla, ağıtlarla edilirken Allah’a emanet,
Geride kalan biraz özlem, biraz anı, biraz hasret.
Renkleri, mevsimleri bilinmeyen,
Merak edilesi o yurda,
Aynı içtenlik, aynı tebessümle el uzatıp ta,
Merhaba diyerek…
Gitmek mi zor, kalmak mı?
Belki güleceksin kapıyı açsan,
Belki de ağlayacaksın içerde dursan.
Düşünmeksizin silip atmak,
Yazılamayanları kulağa küpe yaparak,
Geldiğin gibi giderken de çırılçıplak.
Ana rahminden toprağa,
İki durak arasında,
Budur aslında yakışan,
Çaresizliğin kucağında,
Cesurca söyleyebilmek,
Ah minel mevt yorgunum.
Yokluğun sakin tahtına gönlünce,
Kurulup gitmek…