Sığındım sessizliğin gölgesine.
Öyle yakıcı ki gerçekler,
Kendi bahçemde kurumuş çiçekler,
Susmak alev topu yüreğimde,
Yok söndürecek kelimeler.
Halbuki yağmalı,
Sicim gibi, yağmur gibi
Gözyaşları.
Karışmadan toprağa,
Akıp gitmeden,
Bulaşmadan çamurlara,
Dile gelmeli tüm gerçekler.
Söndürmeli, korlaşmış ateşten,
O yakan tutuşturan
Düşünceleri.
Hüzün oldu, hasret oldu,
Bana yazılmayan her an,
Mış gibi yapmadan,
Yarınsızlara borçlanmadan,
Basmalı o son notaya.
Sessizliğim, kördüğümdür yarınlara.
Çıkmasa da sesim,
Yankılansın sessizlerin,
Yalansız dolansız Dünyasında.
Kırgınlığım yok,
Yok küskünlüğüm.
Silik, buğulu nefesim, siyah camda.
Sızılarım birikmiş hepsi yanımda.
Sisin ağırlığı çökmüş gözlerimde,
Feryadım duyulmuyor, ne sağda ne solda.
Öğrendim artık!
Hangi taş, hangi demir, hangi ağaç,
Uzanacak sonsuzluğa.
Hepsi boş, hepsi…
Ya pas tutacak, ya da toz olacak,
Rüzgarlara kanmadan, kapılmadan,
Ne kadar eserse essin,
Hatta kökünden koparsa da,
Yalnız yürümeli insan,
Tek kişilik bu yolda.
Zaten değil mi en güzel olanı da,
İmkansızlığın kalemsiz yazıldığı,
O son sayfada,
Varsa; helallik alınacak,
Dost, arkadaş,
Tanıdık, yoldaş,
Bilmesem de cevapları,
Tamamdır benden yana.
Hesabı, kitabı bırakıp arkada,
Bütün bir ömrü,
Sığdırmak tek bir satıra.
Virgülsüz, noktasız,
Öylesine düz, öylesine yalın,
Miras bırakmak bu sahte dünyaya.
Ne mutlu, duyulursa
Anılarda, hatıralarda,
Vesselam,
Hoş bir seda…
Bir yanıt yazın