Süleymaniye’ye Teselli

Süleymaniye!
Getirdi beni sana, bir garip rüya.
Mahzun gördüm seni.
Pencerelerinden bakıyordun uzaklara.
Sen ki, mimarınla baninle, yedi tepenin sultanısın,
Yalnız değilsin,
Bu mukaddes şehirde.
Sultanahmet, Bayazıt yanında,
El sallıyor üvey kardeşin Ayasofya.

Büyük ustanın ortanca yetimi,
Kaç yüzler, kaç binler,
Dualar eden nasırlı eller,
Harcına akıtmış hem gözyaşı, hem alın teri.
Kubben altında secde ediyor,
Yüzyıllardır yüzbinlerce gönül eri.
O muhteşem şerefelerinden beş vakit,
Yükseldikçe semaya ezanlar,
Mağrip’ten Hicaz’a, İstanbul’dan Endülüs’e
Saf tutmuş, raks ediyor tertemiz gönüller, ruhlar.
Kalem olmuş minarelerin yazıyor arşa,
Elifler, ilahiler, kasideler,
Dökülüyor dillerden dualar.

Süleymaniye’de bir başka yağar yağmur,
İhramdır esen rüzgar,
Ne yürekler, ne de bedenler ıslanır,
Her sabah, arkandan doğan Güneş seni kıskanır,
Seni gözyaşları değil, sana gölge yapan bulutlar ıslatır.

Büyük ustanın ortanca yetimi,
Kurulmuşsun İstanbul’un tahtına.
O tepeden göz kırpıyorsun,
Sabah akşam inananlara.
Kaç bayram yaşadın, kaç güneş batırdın o yorgun sırtında,
Dört bir yana müjdeler dağıtırsın avlunda,
Ulak olur, dua olur Rahman’a, İstanbul’un rüzgarında.
Selam olsun temelinden, taşından,
İbrahim milletinden Fener’e Balat’a,
Adı okunur, sabah akşam İstanbul’un kulağına,
Senin ezanlarında.

Kıskanma sakın, başkası yok!
Olmadı, olmayacak,
Senin kadar bu şehre yakışan.
Mahzun olma, en yakın gönüldaşın,
Büyük Usta Koca Sinan,
Yatıyor yanı başında.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir