Büyüme sakın küçüğüm!
Elin yüzün kirli, oynadığın misketleri,
Sokakta bulduğun mavi gözlü yavru kediyi,
Rengarenk etrafa saçılan, gökkuşağından düşleri,
Yastık, yorgan, kale yaptığın odana
Taşıyamazsın…
Büyüme sakın küçüğüm!
Dizleri yırtık, fermuarı bozuk pantolonunla,
Boğazını yırtarcasına bağıra çağıra sokaklarda,
Bir baştan bir başa umursamaz tavırlarla,
İstesen de bir daha,
Koşamazsın…
Büyüme sakın küçüğüm!
Kazanmak için arkadaşın iddiasını,
Hem simidini, hem de kolasını,
Çekemezsin, komşu kızların örgülü saçlarını,
Sıkamazsın, kimseye aldırmadan çocukluk aşkının yanağını.
O çamurlu tozlu yollarda, çelme takıp ta,
İtemezsin arkadaşını…
Büyüme sakın küçüğüm!
Çıkaramazsın umursuzca dilini.
Kağıttan yaptığın kayığına yüklediğin hayallerini,
Gidonu eğik üç tekerlekli bisikletini,
Yalayıp ta bitiremediğin elma şekerlerini,
Boşuna arama bulamazsın bir daha,
Sana verdikleri neşeyi, mutluluğu, sevgiyi.
Büyüme sakın küçüğüm!
Sokak savaşlarında attığın taşlarla,
Mahalle maçlarında vurduğun toplarla,
Konu komşunun, bakkal amcanın camlarını
Kıramazsın.
Öylesine masum, öylesine huzurlu, öylesine özgür…
Bırak küçüğüm!
İçindeki çocuk öyle kalsın.
Büyüme sakın küçüğüm!
Yaş alıp yaşlandıkça,
Hırlıyı, hırsızı, saygısızı tanıdıkça,
Bir şey yapamamanın üzüntüsü, öfkesiyle,,
Biriktirdiğin keşkelerin ve pişmanlıklarınla
Rahat ve huzurlu bakamazsın.
Hayata, insanlara,
Aynalara…
Büyüme sakın küçüğüm!
Kuşları, kedileri, çiçekleri.
Gemileri, kamyonları, arabaları.
Tebeşirle çizdiğin komşu evlerin duvarları.
Arkandan bağırırken mahallenin teyzeleri, amcaları,
Gelince sen de aynı yaşa,
Bakma arkana, bulamazsın artık onları.
Sende bıraktıkları,
Anıları…
Dostlukları…
Arkadaşlıkları…
Yaşanmışlıkları…
Bir yanıt yazın