Beni soracaksan, kulpsuz kapılara sor.
Boyası dökük,
Gevşek vidalı,
Menteşesi kopmuş,
Bozuk kilitli, gıcırtılı,
Tam kapanmayan,
Boşluklarından soğuk rüzgar kaçıran
kapılara.
Beni soracaksan, penceresi, damı olmayan evlere sor.
Kiremitleri eksik, çökmüş tavanı,
Her yağmurda akan.
Kapı çerçeve kırık,
Lambaları yanmayan.
Muslukları paslı, yıkık duvarlı,
Evsize, barksıza,
Üç beş bahtsıza,
Ocak diye sığınak olan
evlere.
Beni soracaksan, yaprağı sararmış ağaçlara sor.
Dalları sarkmış, kırılmış,
Gövdesi kurumuş.
Kökleri susuz,
Aşı tutmayan.
Esen yele zayıf,
Yıkıldı yıkılacak
ağaçlara.
Beni soracaksan, fırtınayla savrulan dalgalara sor.
Rastgele sahillere atan,
Sahipsiz kayıkları batıran,
Halatları kopmuş kaderime çarpan,
Bir sağımdan bir solumdan vuran,
Yorgunluktan bitkin bedenimi donduran,
dalgalara.
Beni soracaksan, suya hasret toprağa sor.
Başaklarını özleyen tohumlara,
Fidanına aşık yapraklara,
Susuz da kalsa kucak açan,
Beni saran sarmalayan,
Biricik yârim olan
toprağa.
Beni soracaksan, mürekkebi tükenmiş kaleme sor.
Belli belirsiz yazmaya çalışan,
Hayatın sayfalarından taşıran,
Noktası virgülü eksik,
Hecelerime yetersiz,
Satır yazamayan,
Paragraf başı yapamayan,
Beyaza mahkûm, siyaha aşık
kaleme.
Beni soracaksan, mezar taşlarına sor.
Kitabesi kayıp,
Mermeri kırık,
Toprağı çiçeksiz,
Yasin’i okunmayan, sahipsiz
mezar taşlarına..
Bir yanıt yazın