Babam,
Dadaş diyarının dağlarından,
Rüzgârın taşıdığı bir türkü gibi geldin,
Azizoğullarının vakarında,
Ömer’in dirayetinde,
Anahanım’ın duasında,
Yeşeren ilkbahar gibi…
Ve ben, varlığımı senin gölgenin serinliğinde buldum.
Babam,
Ellerin susuz toprak gibi çatlak,
Yüreğin ay ışığı kadar berrak,
Demirin pasına dokunduğun yerde
Çiçek açar sabrın yüzünde.
Ve alnından damlayan tuzlu ter
Düşerken toprağın göğsüne
Ekmek kokusu, bereketi yükselir soframızda.
Babam,
Sen, sözünü demir gibi döven usta,
Evinin direği, ocağının harı,
Gökyüzü kadar geniş bir sabırla
Ailenin üstüne gerilmiş
Koca bir çınarsın varlığınla…
Köklerin, yılların imtihanından geçmiş,
Gölgene sığınan her can
Huzur bulur yanında.
Babam,
Ellerinde şefkatin varlığı,
Gözlerinde merhametin ırmakları,
Ve yüreğinde,
Bizi saran bir bahar türküsü…
Gülüşün güneş, sarılman bayram,
Sesin, ruhumda yankılanan
Bir çocukluk ezgisi.
Babam,
Gecenin karanlığında yanan kandilimsin,
Fırtınalı denizlerde sığındığım liman,
Hayatın sert rüzgârlarına karşı
Siper ettiğim kalkanımsın.
Seninle öğrendim düşmemeyi,
Seninle büyüdü içimdeki cesaret ağacı,
Ve seninle anladım sevginin
En saf, en gerçek halini.
Babam,
Yorgun omuzlarında taşıdığın
Hayatın yükü ağır olsa da,
Gözlerindeki ışık hiç sönmedi.
Her adımımda hissettim desteğini,
Her düşüşümde uzanan ellerindeydi tesellim.
Seninle tamamlandı eksik yanlarım,
Seninle güç buldu zayıf anlarım.
Babam,
Varlığın içimde bir meşale gibi yanmakta.
Senin öğrettiklerinle yürüyorum yolları,
Senin izinden gidiyor adımlarım.
Ve biliyorum ki,
Her nefesimde senin emeğin,
Senin duan var her adımımda.
Bir yanıt yazın